Lygos Clinic » Medikal Estetik Tedavileri
Medikal Estetik Tedavileri
Medikal Estetik Uygulamaları
Ultherapy (Ameliyatsız Yüz ve Boyun Gençleştirme) Nedir?
Ultherapy bir diğer adıyla ameliyatsız yüz ve boyun germe işlemi ameliyatsız ve anestezisiz bir şekilde ciltte sarkan bölgeleri sıkılaştırmayı ve cildin yenilemesini amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Ulthera plastik cerrahlara geniş bir uygulama alanı kazandırmıştır. Bu uygulama ile ciltteki sarkma, kırışıklık, gevşeklik, kaş çatıklığı, kaş düşüklüğü, alın çizgileri, kaz ayağı, boyunda gevşeme ve çene kenarlarındaki sarkıklıklar giderilebilir.
Ultherapy tedavisinde cildin 4.5mm derinine inmek mümkündür. Lazer veya radyo frekans ile yapılan cilt tedavilerinde kullanılan cihazlar cildin sadece 1-2mmlik derinliğine ulaşırken cildin altındaki derin dokulara veya fasiyal yapılara etki etmezler. Ulthera işleminde ise cilde herhangi bir yara oluşturmadan cildin 4.5mm derinine ulaşılabilir. Bu ise tedaviyi çok daha etkili kılar.
Özellikle 30lu yaşlardan itibaren ciltte kırışıklıklar görülmeye başlar. Cilt yapısı eski canlılığını kaybeder ve kendini bırakır. Bu durumdan sonra ciltte sarkmalar oluşur. Özellikle mimik hareketlerinin olduğu bölgelerde kat izleri ve kaz ayak görülmeye başlar. Kişinin cildi kadar cilt altı dokularının da bozulması sebebiyle yüzde yaşlanma bulguları oluşur.
Cildin derin katmanlarındaki yumuşak dokular lifting yani yüz germe işlemi yapılarak toparlanabilir. Cilde uygulanan lazer işleminin ise buna benzer bir etkisi yoktur. Ulthera ile herhangi bir ameliyata, dikiş veya kesiye gerek kalmaksızın sarkan bölgelerin toparlanması mümkündür. İşlem sonrasında ise hastaların cildi sıkılaşır ve canlanır.

Ultherapy Tedavisi Nasıl Uygulanır?
Ciltte oluşan sarkma ve kırışıklıklar, cilt altında yer alan kolajen üretiminin azalması veya tamamen durması sonucunda gerçekleşir. Ulthera işlemi ile deri altındaki kolajen maddeleri uyarılarak canlandırılması sağlanır. Ulthera işlemi, ulthera cihazları kullanılarak hastanın boyun ya da yüzündeki kırışıkları gidermek için kullanılır. Ulthera cihazı iki ayrı başlıktan oluşur. Bunlar 4.5mm ve 3mm başlıklı cihazlardır.
4.5mm başlıklı cihaz, cilt altında derin dokularda meydana gelen gevşeme ve sarkmaları sıkılaştırırken, 3mm başlıklı cihaz ise cildin orta ve derin tabakasını yenilemeyi ve sıkılaştırmayı hedefler. Ulthera işleminde fokuslanmış termal hasar cihazlarıyla cildin alt tabakalarında yer alan kolajen maddesi uyarılır. Ciltte gerçekleşen uyarı sayesinde, ciltte yeni kolajen oluşumu sağlanır. Böylece cilt kendini toparlar ve ciltte pürüzsüz, parlak bir görünüm elde edilir.
Ulterapy Tedavisinin Avantajları Nelerdir?
Ultherapy Tedavisinin avantajları şu şekilde sıralanabilir;
-Tek seanstan oluşur ancak daha sonra tekrarlanabilir,
-Yüzdeki sarkmış bölge toparlanır ve ciltteki kırışıklıklar azaltılır,
-Ameliyatsız bir şekilde yüz germe ve kaş kaldırma yapılmış olur,
-Uygulama sonrasında ciltte herhangi bir kızarıklık, şişlik veya morluk oluşmaz,
-İşlemden sonra bireyler aynı gün hayatına dönebilir, herhangi bir iyileşme dönemi yoktur,
-İşlem öncesi veya sonrası bakım gerektirmez,
–İşlem sonrasında cilt kırışıklıkları azaltılmış olur ve gıdı toparlanır.
-Hastalar işlem sonucunu hemen görebilirler.
Ulterapy tedavisinin uygulama süresi ne kadardır?
Ulthera işleminin süresi uygulama alanına göre farklılık göstermektedir. Yapılan işlem sadece göz çevresi ile sınırlıysa 15-20dk sürerken, tüm yüz ve boyun bölgesine yapılan işlemler 1 saate yakın sürmektedir. Ulthera işlemiyle istediğiniz görünüme ulaşmak için tek seans yeterlidir. Ulthera yani ameliyatsız cilt gençleştirme uygulaması, çene bölgesinde, yanak ve gıdı bölgesindeki sarkmalar, yüz ve boyundaki kırışıklıklar ve göz çevresindeki kırışıklıkları gençleştirmek için ideal bir medikal estetik tedavisidir.
Ulthera tedavisi sırasında hastalar ne hisseder?
Ulthera işlemi sırasında hastalar, anlık bir “iğne batması” hissi duyduklarını ifade ederler. Bu etkinin olmasının sebebi Ultherapy için kullanılan cihazdan kaynaklanır. Ultrasound enerjisi derinin derinlerine ulaşır ve böylece ultherapy ciltte lifting ve sıkılaştırma etkisi meydana getirir.
Ulthera işleminin akabinde kişiler günlük rutinlerine hemen dönebilirler. Bu anlamda işlem sonrasında dikkat edilmesi gereken bir durum yoktur. Kimi kişilerde işlem sonrası kızarıklık durumu oluşsa da bu durum birkaç saat içerisinde normale dönmektedir.
Ultherapy uygulaması güvenli yöntem midir?
Ultrasound, tıp literatüründe 50 yıldan uzun zamandır kullanılan bir işlemdir. İşlemin herhangi bir yan etkisinin olmadığı ispatlanmıştır.
Ulthera İşleminde Anesteziye Gerek duyulur mu?
Ulthera işleminde herhangi bir anestezi işlemine gerek duyulmaz. Ancak hastalar yapılan işlemden korkar ya da çekinirlerse anestezi düşünülebilir. İşleme karşı çok fazla hassasiyeti olan kimselere belirli bölgelere yapılan lokal anestezi işlemi yapılmaktadır. Bazı hastalara ise hafif uyku denilen sedasyonlu anestezi işlemi uygulanır.

Çatlak Tedavisi Nedir?
Cilt çatlakları, derideki liflerin bozulmasıyla meydana gelen estetik olarak kişiyi rahatsız eden bir cilt sorunudur. Cilt çatlakları günümüzde kadınlarda daha çok görülse de erkeklerde de ortaya çıkabilir. Hormonal değişimler, hızlı kilo alıp kaybetme, doğum sonrası veya genetik etkenler ciltte çatlakların oluşmasına sebep olan etkenlerdir. Son teknoloji yöntemlerle cilt çatlakları en aza indirilerek giderilmesi sağlanabilir. Cilt Çatlaklarını gidermede kullanılan yöntemlerden bazıları radyofrekans, PRP, Dermaterapi ve Fraksiyonel Lazer işlemleridir.
Cilt Çatlağı Nedir?
Cildin epidermis katmanından sonra ikinci katmanı olan dermis tabakasında elastin ve kolajen maddeleri bulunur. Bu maddeler deriye esneklik kazandırarak cildin sağlıklı görünmesini sağlar.
Kolajen ve elastin maddelerinin kopması, hasar görmesi ve lifler arasındaki bağların incelmesi ise ciltte çatlak görünümü oluşturur. Cilt çatlakları ciltte gözle görünür deformasyonlara veya bozulmalara sebep olur. Deride oluşan pembe, mor ve kırmızı renklerdeki cilt çatlakları kişinin sağlığını etkilemese de estetik açıdan görünüm bozulduğu için kişileri rahatsız edebilir.
How to Treat Stretch Marks?
Today, new methods have been developed for the treatment of stretch marks thanks to medical advances and rising technology. However, it should not be forgotten that these treatments cannot completely restore the patient’s skin. The treatment methods applied prevent further deepening of stretch marks on the skin and help to reduce the appearance of stretch marks.
Treatment methods used in the treatment of stretch marks can be listed as follows:
Cilt Çatlağı Neden Olur?
Cilt çatlakları farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan bir sorundur. Ciltte uzun süre gerilme sonucunda oluşan cilt çatlaklarının sebeplerinden bazıları aşağıdaki gibidir:
– Obezite
– Hızlı kilo alıp verme,
– Kasların aniden gelişmesine sebep olan egzersizler,
– Gebelik,
– Kas yapısının değişmesi,
– Doğum kontrol hapları,
– Hassas ve ince yapılı deri,
– Genetik yatkınlık,
-Enfeksiyon hastalıkları,
– Kronik karaciğer hastalıkları,
– Vücutta su oranının az miktarda olması,
– Crushing Sendromu,
– Hormonal değişiklikler,
– Cilt yaralanmaları.
-Çatlak Tedavisi Nasıl Olur?
Günümüzde tıbbi gelişmeler ve yükselen teknoloji sayesinde çatlak tedavisi için yeni yöntemler geliştirilmiştir. Ancak bu tedavilerin hastanın cildini tamamen eski hale getiremeyeceği unutulmamalıdır. Uygulanan tedavi metotları ciltteki çatlakların daha fazla derinleşmesini önler ve çatlak görünümünü azaltmaya yardım eder.
Çatlak tedavisinde kullanılan tedavi yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:
- Fraksiyonel Lazer Tedavisi:
Ciltte oluşan çatlak tedavisinde kullanılan en etkili yöntemlerden biri fraksiyonel lazer yöntemidir. Bu tedavi yönteminde derinin altına ve çatlakların olduğu kısma lazer ışıklarıyla tedavi yapılır. Derinin altında yer alan kolajen maddesi içeren sağlam dokular, çatlak görünümlü cilt bölgelerini düzeltmek için lazer ışınlarıyla uyarılır. Böylece çatlak bölgelerdeki yavaşlayan ve azalan kolajen doku üretimi artar. Bu yöntem ile ciltteki sağlıklı dokular uyarılarak hasarlı dokuların tedavi edilmesi sağlanır. Fraksiyonel Lazer tedavi yöntemi sadece cilt çatlaklarının giderilmesinde değil, cilt yenileme, cilt sıkılaştırma, ameliyat ve yara izlerinin giderilmesinde kullanılır.
-Radyofrekans Tedavisi:
Çatlak tedavisinde kullanılan bir diğer yöntem Radyofrekans tedavisidir. Son yıllarda sıklıkla kullanılan bu yöntemle rafyofrekans cihazı üzerinde yer alan iğnelerle çatlak oluşan bölgelere radyafrekans dalgaları gönderilir. Bu tedavi yönteminde de amaç kolajen içeren dokuları canlandırmak ve yeniden üretilmesini sağlamaktır. Seans sayısı kişinin çatlak derinliği ve yoğunluğuna göre değişkenlik gösterir.
-Dermaterapi:
Dermaterapi tedavisinde dermaroller cihazı ile ciltte kanalcıkların oluşumu sağlanır. Dermaroller cihazında bulunan mikro boyutlardaki yüzlerce iğne ile hastanın cildindeki çatlaklar üzerinden geçilir ve birçok kanalcık oluşturulur. Bu yöntemin daha etkili olabilmesi için kök hücre ekstreleri de cilde uygulanmaktadır. Bu tedavi sayesinde kolajen doku büyük oranda yenilenir ve çatlakların azalması sağlanır.
-Platelet Rich Plasma (PRP)
PRP tedavisi çatlak tedavisinin yanı sıra saç dökülmesi, ağrı tedavisi, cilt gençleştirmeye kadar
tıbbın pekçok alanında kullanılmaktadır. PRP tedavisinde ilk olarak kişiden bir miktar kan alınır. Kan alındıktan sonra özel bir işlem ile kanın plazması ayrıştırılır, ardından çatlağın olduğu yere geri enjekte edilir. PRP tedavisi Fraksiyonel lazer yöntemini destekler. İşlemin sonunda hücre yenilenmesi daha hızlı bir şekilde gerçekleşerek cilt yenilenmesi sağlanır.
Göz altı morlukları tedavisi nedir?
Gözler, insanlar arası iletişimde ön plana çıkan, iletişim sırasında ilk temas edilen unsurlardandır. Bu bakımdan göz altı morlukları, kırışıklıkları ve koyuluğu kişilerin şikayetçi olduğu ve ilk tedavi etmek istediği bölgelerdendir. Özellikle yaşın ilerlemesiyle birlikte göz çevresindeki çizgiler, göz altı morlukları endişe verici bir hale gelir. Ancak günümüzde tıbbi gelişmelerle birlikte göz altı morlukları veya koyulukları tedavisinde lazer tedavileri, kimyasal peeling, topikal kremler gibi alternatif çözümler üretilmiştir.

Göz altı morluğu neden oluşur?
Göz altı morlukları yaş, genetik faktörler, uykusuzluk gibi etkenlerden ötürü oluşabilir. Göz altı morlukları tedavisine başlamadan önce göz altı morluklarının oluşma sebebinin ne olduğu analiz edilmelidir.
Göz altı morluklarının oluşmasının başlıca nedenleri şu şekildedir:
1. Genetik Yatkınlık: Göz altı morluklarının oluşma sebebi için ilk akla gelen uykusuzluk veya yoğun çalışma saatleri gibi şeyler gelse de genetik yatkınlık göz altı morluklarının oluşmasının başlıca faktördür. Aile bireylerinde göz altı morluğu veya koyuluğu yaygınsa sizde de görülme ihtimali yüksektir.
2. Uykusuzluk: Yetersiz uyku alımı, aşırı uyuma ve yorgunluk gibi faktörler göz altı koyuluklarına sebep olabilir. Az uyumak ya da yorgunluk gün boyu etkisi devam ettirdiği için kan basıncını yükselterek göz altı morluklarının ortaya çıkmasına sebep olabilir. Ayrıca yetersiz uyku, göz altlarında sıvı birikmesine ve şişkinliğe de neden olur. Uykusuzlukta görülen bir diğer etken göz çevresinde görülen soğuk ve donuk ifadedir. Bunun sonucunda göz altındaki damarlar ortaya çıkar ve cilt altındaki koyu dokular belirginleşir.
3. Yaş Faktörü: İlerleyen yaşla birlikte göz altı morluklarının görülme sıklığı da artar. Bu durumun başlıca sebebi ise ciltteki yağ, kolajen ve elastikiyet kaybıdır. Ciltteki elastikiyet kaybı sonucunda deri giderek incelir ve göz altı morlukları görünür hale gelir.
4. Dehidrasyon: Gün içinde vücudun yeterli sıvı miktarını alamaması sıvı dengesinin bozulmasına sebep olur. Ciltte birçok bölgede olduğu gibi göz altı bölgesinin de hidrasyona ihtiyacı vardır. Günlük olarak alınması gereken sıvı alınmadığında göz altındaki mor halkalar belirginleşir, donuk ve çökük bir görüntü ortaya çıkar.
5. Alerjik Hastalıklar: Alerjik hastalıklar gözde kuruluğa ve koyu halkaların oluşmasına sebep olabilir. Atopik dermatit, alerjik rinit, sinüzit ve alerjik konjonktivit gibi tekrar eden ve sıklıkla görülen alerjiler göz altı morluklarına sebep olabilir.
Alerjik reaksiyon geliştiren kişilerde vücut zararlı maddelere karşı histamin açığa çıkarır. Histamin salınımı, kan damarlarının genişlemesine yol açmakla birlikte göz altındaki ince derinin altında yer alan damarların daha görünür olmasına sebep olur.
6. Sigara, Alkol ve Kafein Tüketimi: Sigara, alkol, kafein gibi ürünlerin içeriğinde yer alan maddeler sebebiyle cilde zarar verir ve göz altı morluklarının oluşmasına zemin oluşturur. Sigara dumanında yer alan karbon monoksit gazı kanın oksijen taşıma kapasitesinin azalmasına sebep olur. Oksijensiz kalan ciltte ise göz altı morlukları daha belirgin olur. Alkol ve kafein tüketimi ise vücuttaki su miktarını düşürdüğü için göz altı morluklarını belirgin bir hale getirir.
7. Güneş ışınlarına fazla maruz kalmak: Güneşe yoğun bir şekilde maruz kalan kimselerde melanin isimli pigment daha fazla üretilir. Bu sebeple göz çevresinde bulunan cildin kararma ihtimali artar.
Kimlerde göz altı morlukları görülür?
Göz altı morlukları herkeste görülebilmesine rağmen, en çok görüldüğü kişiler aşağıdaki gibidir:
Yaşlılar: Yaş ilerledikçe göz altı morluğunun ortaya çıkma oranı yükselir. Yaşlılarda vücuttaki kolajen miktarı ve cildin elastikiyeti azaldığı için göz altı morlukları belirgin hale gelir.
2. Genetik yatkınlık: Ailesel yatkınlığı olan kişilerde göz çevresi halkasında koyulaşma görülür. Bu duruma preorbital hiper pigmentaston adı verilir.
3. Beyaz ırk haricindeki etnik gruplar: beyaz ırk dışındaki ırklar, hiper pigmentasyon yani göz çevresinde koyuluğa daha meyilli olurlar.
Göz altı morluklarını azaltmak için neler yapılabilir?
Göz altı morluklarını tedavi etmek için pek çok yöntem kullanılır. Bunlar arasında akla ilk başta doğal yöntemlerle hazırlanabilecek şeyler gelir. Bu yöntemlerden biri soğuk kompres uygulamasıdır. Soğuk kompres göz altı torbalarını azaltmaya ve genişlemiş kan damarlarını azaltmaya yardım eder.
Bu sayede göz altındaki şiş görüntü azalır ve koyu halkalar belirginliğini kaybeder. Soğuk kompres yapmak için temiz bir havluya birkaç buz küpü koyarak, havluya sarılı buz küpünü gözlerinize uygulayabilirsiniz. Aynı şekilde soğuk suyla ıslatılmış bir havluyu 20 dk göz altına uygulayarak aynı etkiyi görebilirsiniz.
Uyku süresini arttırmak göz altı morluklarının azalmasına yardım eden bir yöntemdir. Yetersiz uyku, cildin solgun görünmesine neden olur ve koyu halkaların daha belirgin olmasına yol açar. Göz altı çevresindeki koyu halkaların oluşmaması için günde en az 7-8 saat uyumak oldukça faydalıdır.
Göz altı morluklarına iyi gelen şeyler nelerdir?
Göz altı morluklarını azaltmak için bundan muzdarip olan bireylerin günlük rutinlerini değiştirmelerinde fayda vardır. Gün içinde 2-3 litre su tüketmek, yeterli uyku almak, sinüzit gibi alerjik reaksiyonların iyileştirilmesi, güneş ışınlarına maruz kalmaktan kaçınmak göz altı morluklarını azaltmada oldukça etkilidir. Bunların dışında evde uygulanabilecek doğal yöntemler ise şu şekilde sıralanabilir:
Salatalık: İki dilim salatalık 5dk boyunca limon suyuna batırılır ve gözlere yerleştirilir. Bu sayede koyu göz çevresi halkalarının etkisi azalabilir. Ancak uygulama sırasında limon suyunun gözlere temas etmemesine dikkat edilmelidir.
Çay Poşeti: Soğuk çay poşeti gözlere konur ve bir süre bekletilir. Bu şekilde göz çevresindeki morluklar azalabilir. Çayın içeriğinde antioksidan ve kafein bulunur. Bu ise ciltteki kan dolaşımını uyarır ve kan damarlarını daraltarak, cilt altında sıvı toplanmasını azaltmaya yardım eder. Bu uygulama için siyah ya da yeşil çay kullanabilirsiniz. İki siyah veya yeşil çay poşetinin 5 dakika sıcak suda bekletin. Daha sonra buzdolabında 15-20dk soğutun. Buzdolabından çıkardığınız soğuk çay poşetlerini 10-20dk kapalı gözlerinizin üzerinde bekletin. İşlem bittikten sonra ise gözlerinizi soğuk suyla yıkayabilirsiniz.
Gül Suyu: Bu uygulamada gül suyuna batırılan pamuklu bir ped kullanılır. Pamuklu ped, gül suyuna tamamen batırılır ve kapalı göz kapaklarına yerleştirilerek 10-15dk bekletilir.
Hindistan Cevizi Yağı: Göz altlarındaki koyu halkaları gidermek için her gece hindistan cevizi yağı ile masaj yapılır. Hindistan cevizi yağı, E vitamini bakımından zengin yapısıyla cilt hücrelerini onarır ve koyu halkaların görünümünü azaltabilir.
Göz altı morlukları tedavisinde kullanılan yöntemler nelerdir?
Günlük göz altı morlukları çoğu zaman geçicidir. Doğru yöntemler ve günlük rutinlere eklenen alışkanlıklarla beraber göz altı morlukları azaltılabilir. Ancak göz altı morluğu siyahlığı sürekli tekrar eden kişiler için tıp tarafından geliştirilen pek çok yöntem vardır. Bu tedavi yöntemleri deneyimli bir dermatoloğun eşliğinde dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. Göz altı morluklarını etkin ve kalıcı bir şekilde tedavi etmeyi amaçlayan tıbbi tedaviler şu şekildedir:
1. Göz Altı Işık Dolgusu: Işık dolgusu göz altı morluklarını tedavi etmede oldukça etkili bir yöntemdir. Göz altına uygulanan dolgu işlemi ile göz altı çukuru yükseltilerek yanak ile aynı seviyeye getirilebilir. Göz altı ışık dolgusunun içeriğinde vücudumuzda doğal olarak bulunan hyalünorik asit, antioksidanlar, çeşitli mineraller ve vitaminler bulunur. Bu maddelerin göz altına enjekte edilmesi göz altı morluklarının tedavi edilmesinde oldukça etkili olur.
Işık dolgusu son 10 yıldır kullanılan ve etkisi kanıtlanmış, başarılı bir uygulamadır. Uygulama yaklaşık olarak 20dk içerisinde tamamlanır ve işlemden sonra hastalar günlük hayatlarına rahatlıkla dönebilirler.
Dolgu maddesinin içeriğinde yer alan lokal anestezik maddeler, kişilerde az miktarda ağrıya sebep olabilir. Dolgu enjeksiyonu uygulanırken ucu iğne gibi keskin olmayan kanüller tercih edilir. Bu işlemin kalıcılığı 9-12 ay arası değişmektedir.
2. Kimyasal Peeling Uygulaması: Kimyasal peeling, göz altı pigmentasyonunu azaltmak için kullanılır. Kimyasal peeling işlemiyle uygulanan asidik solüsyonlar ile üst derinin soyulması sağlanır. Böylece göz altındaki taze ve diri tabaka görünür hale gelir. Kimyasal peeling renk düzeltici ve cilt aydınlatıcı etkisi sayesinde göz altı morluklarının iyileşmesinde fayda sağlar.
Kimyasal peeling uygulaması genellikle başka bir işlemle beraber kullanılır. Üst ve alt göz kapaklarına uygulanan peeling uygulaması göz altı ışık dolgusu veya Q -Switch lazer uygulamasıyla beraber destekleyici bir uygulama olarak kullanılır. 2-4 hafta aralıklarla uygulanan işlem, morlukların durumuna göre 3 ila 8 seans arasında gerçekleştirilir.
3. Q -Switch NdYag Lazer Uygulaması: Göz altı derisindeki renk hücreleri olan melanositlerin artışı, göz altı morluğunun oluşmasının başlıca sebebidir. Q-Switch lazerler, 532 ila 1064nm dalga boyuna sahip yüksek enerjili lazerdir. Bu yöntem ile göz altı derisinde kolajen artışı elde edilir. Bu sayede deride yenilenme, canlanma, sıkışma ve renk aydınlanması sağlanır. Tedavinin uygulanma biçimi 1-2 hafta aralıklarla toplam 6-8 seans şeklindedir. Her bir seansın süresi ise yaklaşık 5 dakikadır.

Mezoterapi Nedir?
Mezoterapi, vitamin, mineral, enzim ve amino asit gibi maddelerin mezoderm ya da diğer adıyla orta deriye enjekte edilmesi yöntemiyle hasarlı dokunun iyileşmesini hedefleyen bir tedavi yöntemidir. 1952 yılında, ilk defa Fransız doktor Michel Pistor tarafından uygulanan bu yöntemle cilt için gerekli maddeler cildin orta tabakasına enjekte edilir.
Mezoterapi uygulaması hem estetik hem de medikal alanda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Estetik alanda, saç kaybı, selülit, kilo kaybı, yüz ve boyun gençleştirme, vücut şekillendirme gibi işlemler sırasında kullanılırken medikal alanda ise depresyon, migren ağrıları, spor yaralanmaları, kronik ağrılar, astım, gut ve romatoid artrit gibi kronik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Mezoterapi tedavisinde kullanılan içerik, sorunun ne olduğuna ve şekline göre değişkenlik göstermektedir. Örneğin, Selülit tedavisinde lenf akımını uyaran maddeler, yağ dokusunu yıkan likolikit ve kan akımını arttıran vazolidatörler gibi maddeler kullanılmaktadır. Mezoterapi seansları, sorunun oluş şekline, süresine ve kaynağına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Örneğin, selülit ve kırışıklıklar gibi uzun süre devam eden kronik rahatsızlıklarda 15-16 seans uygulama yapılabilir. Spor yaralanmaları gibi şiddetli ağrıların tekrar ettiği durumlarda ise 1 ila 3 seans yeterli olmaktadır. Kronik vakalarda ise 6 ay ya da 1 yıllık periyotlarla tedavinin tekrarlanması ve iyileşme sürecinin beklenmesi gerekmektedir.
Mezoterapi ne için kullanılır?
Mezoterapi, cilt kırışıklıkları, sarkma, ciltteki renk değişiklikleri gibi yaşlanmaya bağlı faktörler ya da saç dökülmeler, selülit, bölgesel yağlanma, yara revizyonu gibi ciltteki deforme olmuş bölgelerin tedavisi için kullanılmaktadır.
Cilt, belli bir yaştan sonra ihtiyacı olan aminoasit, vitamin, mineral gibi maddeleri düzenli olarak üretemez. Vücut bu maddeleri üretemediği için cilt esnekliği, rengi ve parlaklığı zamanla kaybolur. Cildin temel yapı taşlarından olan kolajen, elastin, hyalüronik asit gibi maddeler yaş ilerledikçe giderek azalmaktadır. Bunun sonucunda ciltteki pigment hücreleri lekelenir ve su kaybetmeye başlar. Su kaybeden cilt zamanla kurur ve canlılığını kaybeder. Sonuç olarak ciltteki hücrelerin kendini yenileyememesinden ötürü yaşlanmaya bağlı kırışıklıklar ortaya çıkar. Cilt hücrelerini tedavi etmek için kullanılan mezoterapi yöntemi ise yaşlılığa bağlı etkenler ve ciltteki deforme olmuş bölgeleri iyileştirmek için en etkili yöntemlerden biridir.
Mezoterapinin kullanım alanları?
Mezoterapi birçok farklı hastalık tedavisinde ve estetik alanda kullanılan bir uygulamadır. Kullanım alanlarından bazıları ise şu şekildedir:
– Cilt yaşlanması ve sarkmasında,
– Bölgesel yağlanma,
– Yara revizyonunda,
– Saç dökülmesi,
– Kepeklenme,
– Cilt lekeleri,
– Selülit tedavisi,
– Çatlak görünümünü azaltmada,
– Göz altı morlukları,
– Göz altı torbaları,
– Güneş lekelerin, gidermede,
– Vitiligo (derinin pigment yetersizliği)
Mezoterapi ayrıca alerji, kronik ve akut ağrılar ve spor yaralanmaları gibi tıbbi rahatsızlıkların tedavisinde de kullanılmaktadır.
Mezoterapi uygulamasının avantajları nelerdir?
Mezoterapi uygulaması, cilt yenilenmesi sağlar, ciltteki kırışıklıkları ve sarkmaları toparlar ve cildin daha parlak görünmesine yardımcı olur. Mezoterapi işleminde cilt hücrelerinin tedavi edilmesi hedeflenir. Uygulama esnasında hyalüronik asit ve glisin, prolin, lizin, lözin, alanin ve valin gibi amino asitler cildin orta tabası dermis tabakasına enjekte edilir. Böylece cildin yenilenmesi ve kırışıklıkların azalması sağlanır.
Ciltte yeterli aminoasidin olmaması cildin elastikiyetini kaybetmesine, yaşa bağlı sarkmalara ve kırışıklıklara sebep olmaktadır. Proteinlerin yapı taşları olan aminoasitler, insan vücudundaki tüm fonksiyonlarda önemli rol oynarlar. Bu yüzden ciltteki yaşlanma ve deforme olmuş derinin canlı ve parlak görünmesini sağlamak için cildin orta tabakası gerekli aminoasitlerle desteklenmesi gerekir. Mezoterapi işlemi sonrası kolajen üretimi de artacağı için ciltteki kırışık ve sarkmalar toparlanarak daha canlı ve parlak bir görüntü elde edilir.
Mezoterapi uygulaması nasıl yapılır?
Mezoterapi uygulamasında cildin ihtiyacına uygun olarak gerekli vitamin, protein, mineral, hormon enzim ve biyoaktif maddelerin deri altına enjekte edilmesiyle yapılmaktadır. Mezoterapi işleminde oldukça ince ve ciltle uyumlu iğneler tercih edilir. İşlem öncesinde lokal anestezik kremlerle yüzün belli bir kısmı uyuşturulur. Böylece ağrı ve rahatsızlık hissi oldukça azaltılmış olur.
Mezoterapi kimlere uygulanmaz?
Mezoterapi 18 yaşından büyük herkese uygulanmakla birlikte bazı durumlarda ve hastalıklarda uygulanması sakıncalıdır. Bunlar sırasıyla şu şekildedir:
– Hamile kadınlar,
– Süt veren anneler,
– Kanser hastalarında,
– Felç (inme) geçirmiş hastalarda,
– Kan pıhtılaşma sorunu olan kişilerde,
– Ürtiker hastalarında,
– Birden fazla ilaç kullanan kalp hastalarında
– İnsüline bağımlı şeker hastalarında yine Mezoterapi tedavisi uygulanmaz.
Mezoterapi uygulamasının yan etkileri nelerdir?
Mezoterapi tedavisinin günümüze kadar ortaya çıkmış ciddi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Ancak her tıbbi işlemde olduğu gibi geçici yan etkileri bulunur. Mezoterapi işleminden sonra görülebilecek olası yan etkiler şu şekildedir:
– Ciltte kızarıklık,
– Morarma veya şişlik,
– Ciltte hassasiyet,
– Kaşınma veya yanma,
– Ağrı,
Enjeksiyon işlemi sonrasında uygulama bölgesinde geçici kızarıklık ve morarmalar görülebilir. Ancak bu tarz yan etkiler 1-2 gün sonrasında kendiliğinden geçer. Mezoterapi işlemi yapılmadan önce cildin iyi bir şekilde analiz edilmesi, cildin kullanılan maddelere karşı alerjisi olup olmadığını kontrol edilmesi gerekmektedir. Uygulama sırasında iğne kullanıldığı için geçici kızarıklık ve morarmaların görülmesi beklenen bir durumdur. Ancak bu yan etkiler 1-2 gün içerisinde etkisini kaybeder.
Mezoterapi çeşitleri nedir?
Mezoterapi tedavisinin estetik uygulamaları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1. Yüz Mezoterapisi (Mezolift)
Yüz mezoterapisi yüz gençleştirme tedavileri arasında oldukça etkili olan anti-aging tedavileri arasındadır. Yüz mezoterapisi işleminde cildin yenilenmesine yardımcı olan maddeler, mikro enjeksiyon yöntemiyle cildin içine ve altına direkt olarak uygulanır. Yüz mezoterapisinde vitamin, mineraller, amino asit, hyalüronik asit ve antioksidanlar gibi maddeler cildin altına enjekte edilerek ciltteki yaşlanma belirtilerine olumlu yönde etkide bulunurlar. Mezolifting uygulaması ile ciltteki kolajen yapımı uyarılır, ciltte gençleşme, parlaklık ve sıkılaşma görülür. İşlem sonrasında ciltteki kolajen ve elastin üretimi arttığı için cilt kendini yeniler. Böylece cildin nem oranı artar ve yenilenir.
Uygulama yapılmadan önce cilt temizleme işlemi yapılır ve dezenfeksiyon işlemi gerçekleştirilir. İşlemden 30dk önce ise anestezik kremler sürülür. Yüz mezoterapisi uygulaması 1-4 hafta aralıklarla uygulanır. Ortalama 4-6 seans sonrasında ise 3 ila 6 ayda bir tekrar eden işlemlere dönüştürülebilir. Mezolifting uygulaması sonuçları ikinci seanstan sonra görünür olmaya başlar. Tedavi bittikten sonra ise cildin kendini yenileme durumu devam eder.
2. Saç Mezoterapisi
Saç dökülmesi hem erkek hem de kadınlarda sıkça görülür. Genellikle genetik yatkınlık, beslenme, uyku ve hormonal bozukluklar, stres, sigara, güneşten gelen UV ışınları gibi çevresel faktörler sebebiyle ortaya çıkan bir durumdur. Ayrıca şehir hayatından kaynaklı hava kirliliği gibi faktörler de saçlarda kırılma, seyrelme, dökülme ve cansızlaşma gibi etkenlere sebep olur.
Saç mezoterapisi, saç dökülmesinden muzdarip kişilerin saç derisine gerekli vitamin, mineral ve besin maddeleri hazırlanarak enjekte edilir. Bu yöntem ile saçlı derideki kan dolaşım hızı artar, hücre metabolizması hızlanır ve saçtaki enfeksiyonlar giderilir. Ayrıca saç folikülleri canlandığı için sağlıklı, hacimli ve güçlü saçlara kavuşmuş olursunuz.
Mezoterapi yönteminde ince iğnelerle saç derisinin 2-3 mm altına gerekli besin maddeleri enjekte edilir. Saçın ihtiyaç duyduğu mineral ve antioksidanlar saç dokusunu güçlendirir. Mezoterapi işlemi hastanın sorununa göre haftada 1 veya 15 günde 1 gerçekleşen seanslar şeklinde yapılabilir. İşlem en az 4 ila 10 seans arasında planlanmaktadır.
3. PRP Mezoterapi
PRP mezoterapi, saç köklerinin ihtiyaç duyduğu faydalı maddelerin saçlı deriye enjekte edilmesi işlemidir. PRP (Platelet Rich Plazma) ve Mezoterapi uygulamasının birleştirildiği bu uygulamada kişinin kendi kanı ayrıştırılarak kendisine geri enjekte edilir. Hastadan alınan kan öncelikle ayrıştırma işleminden geçirilir. Daha sonrasında içeriği zenginleştirilerek işleme hazır hale getirilir.
Mezoterapi özellikle saç tedavisinde yüksek bir başarı sağlar. Saç köklerinin ve derisinin güçlenmesi ve daha sağlıklı olması için hastadan alınan kan, trombosit bakımından zenginleştirilerek hastaya geri enjekte edilmektedir. Zayıf saç telleri canlandırıldıktan sonra istediğiniz gibi canlı ve parlak saçlara kavuşursunuz.
4. Selülit Mezoterapisi
Mezoterapi, selülit tedavisi için de kullanılan bir yöntemdir. Selülit problemi her yaş grubundan kişinin cinsiyetten bağımsız bir şekilde karşılaşabildiği bir problemdir. Selülit sorunu, genel olarak hormonal faktörlere bağlı olarak ortaya çıkar. Mezoterapi tedavisi ile cildin altına enjekte edilen gerekli maddelerle selülitli bölgedeki kan ve lenfatik dolaşımının arttırılması sağlanır. Ayrıca bu yöntemle yağ depozitleri çözülür ve sertleşmiş bağ dokusu düzenlenir. Böylece selülit görünümü düzeltilmiş olur. Selülit tedavisi 4 ila 10 seans arası, haftada 1 gün olmak üzere devam ettirilmelidir. Tedavi diyet ve düzenli egzersiz programı ile desteklenirse oldukça kalıcı hale gelir.
5. İğnesiz Mezoterapi (Mezopeeling)
İğnesiz mezoterapi işlemi, iğneli mezoterapi işlemine alternatif olarak üretilen ağrısız ve acısız bir yüz gençleştirme yöntemidir. Yüz gençleştirmede en etkili yöntemlerden biri olan diğer adıyla mezopeeling işleminde H202 kombinasyonu ve TCA( Tricarboksilik asit) içeren krem cilde hasar vermeden uygulanır. Uygulama sırasında cildin ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral ve enzimler cildin alt katmanlarına untrasonik cihazlar ile verilmesi sağlanır. Böylece herhangi bir iğne kullanmadan cildin eski haline geri döndürülmesi sağlanmaktadır.
Bu yöntem ile hastalara cilt gençleştirme, kırışıklık azaltma ve sıkılaştırma gibi işlemler gerçekleştirilebilir. Ağrı ve acı gibi etkilerden korkan hastalar, sıklıkla bu yöntemi tercih etmektedir.
Mezoterapi sonrası dikkat edilmesi gereken şeyler nelerdir?
Mezoterapi sonrası dikkat edilmesi gereken şeyler şu şekilde sıralanabilir:
– Mezoterapi sonrasında ilk 24 saat işlemli bölge yıkanmamalıdır,
– Alkol alınmamalı ve sigara tüketilmemelidir,
– Bol bol su içilmeli,
– Uygulama sonrası ilk 48 saat ağır sporlar yapılmamalıdır,
– Güneşten uzak durulmalı ayrıca hamam, sauna gibi ortamlara gidilmemelidir,
– Kot ve dar paça kıyafetlerin giyilmemesi ve rahat kıyafetler tercih edilmesi önerilir.
Ayrıca Mezoterapi öncesi ve sonrası süreçte aspirin gibi kan sulandırıcı ilaçlar kullanılmamalıdır.
Mezoterapi etkisini ne zaman gösterir?
Mezoterapi işlemi etkisini kısa sürede gösteren bir işlemdir. Ortalama 7 ila 10 gün arasında cilt yapısında belirgin bir değişikliğin ortaya çıktığı görülür. Sonuçlar cilt yapısına, kişinin yaşına ve problemin şiddetine göre değişse de 2-3 seans sonrasında sonuçlar görülmeye başlar. Ayrıca mezoterapinin etkisi 6 aya kadar devam etmektedir. Mezoterapi uygulaması gençleşme işlemlerinden botoks ve altın iğne gibi işlemlerle kombine edildiğinde ise etkisi daha kısa sürede görülmektedir.
Mezoterapi kaç seans yapılmalı?
Seans sayısı cildin yapısına, problemin şiddetine bağlı olarak değişmektedir. Ancak uzmanların önerisine göre hastalar mezoterapi uygulamasını en az 1-4 seans arasında haftada 1 olacak şekilde yaptırmalıdır.
Platelet Rich Plasma (PRP) Nedir?
PRP tedavisi (Platelet Rich Plasma) kişinin kendi kanından bir miktar alınıp, plazmasından santrifüj yöntemiyle ayrıştırılarak kişiye geri enjekte edilmesi işlemine denir. PRP bir diğer adıyla trombositten zengin kan hücreleri olarak da tanımlanır. Trombosit hücreleri bir kişinin büyüme faktörlerinde oldukça etkilidir. Ayrıca vücutta hasar gören dokuların ve yaraların iyileşmesinde de oldukça yarar sağlar.
PRP tedavisi yara izleri, cilt çatlakları, saç problemleri, tendon veya kas zedelenmeleri ve vasküler problemler gibi birçok problemin tedavisi için kullanılmaktadır. Bunların yanı sıra PRP, diş implantı, fizik ve rehabilitasyon tedavilerinde de kullanılır. PRP tedavisi yaptırmak isteyenler için ideal tedavi süresi 2 hafta arayla 3 kez olmak üzere 30 dakikalık seanslar halinde gerçekleştirilir. Başarılı sonuçlar veren PRP işleminde kanın kişinin kendisinden alınması herhangi bir risk ya da alerji gibi yan etkiler oluşturmaz.
Saç ekimi tedavisinden sonra sıklıkla PRP tedavisine başvurulmaktadır. Saç ekim operasyonu sonrası isteyen hastalara saç foliküllerinin daha sağlıklı, canlı ve parlak çıkmasını sağlamak amacıyla tercih edilmektedir. Ayrıca PRP tedavisi donör bölgede oluşan yaralar izlerinin daha hızlı iyileşmesine yardımcı olur.

PRP nasıl uygulanır?
PRP işlemi yapılırken öncelikle hastadan kan alınır. Daha sonrasında hastadan alınan kan özel bir tüpün içine konulur. Sonrasında ise kan içeriğinde jel bulunan tüplere yerleştirilmektedir. Santrifüje denilen tüplere yerleştirilen kan, 5 ila 8dk içerisinde ayrıştırılır. Böylece kan trombositlerden ve büyüme faktörlerinden zengin plazma kısmından ayrıştırılmış olur. Daha sonrasında ise elde edilen karışım enjeksiyon yöntemi ile hastanın şikayetçi olduğu sorunlu bölgeye uygulanır.
PRP işlemi 2-4 haftalık aralıklarla, ortalama 3-4 seans olmak üzere mezoterapi işlemi ile kombine edilerek uygulanmaktadır. PRP işlemi tamamlandıktan sonra ise yılda 1 veya 2 kez enjeksiyon işlemi ile sürekliliği sağlanabilir.
PRP tedavisinin faydaları nelerdir?
PRP tedavisi pek çok hastalığın ve ağrının iyileştirilmesi için kullanılan cerrahi olmayan bir işlemdir. Ameliyat gerektirmeyen ve lokal anestezi olmadan gerçekleştirilen bu tedavi yönteminin faydaları ise şu şekilde sıralanabilir:
– Yara, çatlak ve deri zedelenmelerinde ve deriyi yeniden yapılandırmada,
– Saç dökülmelerini önleme ve saçları güçlendirmede,
– Yaşlanma kaynaklı kırışıklıklar ve çöküntüleri önlemede,
– Deriye esneklik ve canlılık kazandırmada,
– Lazer gibi işlemlerin ardından derinin hızla iyileştirilmesinde,
– Aşil tendonu kopmasında,
– Her türlü ağrı tedavisinde,
– Kireçlenme, romatizma, menüsküs gibi rahatsızlıklarda,
– Estetik alanda el, yüz, kol ve bacak içleri, boyun ve dekolte gibi bölgelerde yine PRP tedavisinden yararlanılır.
PRP ile saç dökülmesi tedavisi nasıl uygulanır?
Sağlıklı bir kişide gerçekleşen saç dökülmesi günlük 100-150 saç telidir. Bundan daha fazla olarak gerçekleşen saç dökülmeleri ciddi boyutlara ulaşabilir. PRP ile saç dökülmesi tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar elde edilmektedir. PRP işlemi gerçekleştirilirken hastanın kendi kanı alınarak plazmasından ayrılır. Trombosit denilen maddeler saç dökülmesinden muzdarip olan bölgeler için kökleri besler, saç gelişimini sağlar. Kandan ayrılan bu madde kelleşen bölgeye enjekte edilerek işlem gerçekleştirilir. PRP tedavisi özellikle genetik saç dökülmesi yaşayan kişilerde oldukça etkilidir. Androgenetik alopesi gibi sebeplerden ötürü hem kadınlarda hem de erkeklerde genetik saç dökülmesi görülebilir. PRP tedavisi, özellikle saç ekimi tedavisinden sonra saç mezoterapisi ile kombine edilerek kullanılır. Böylece saç gelişiminde üst düzey verim alınmış olur.
Saç için uygulanan PRP tedavisi için öncelikle kişinin venöz kanından 10 cc alınır. Alınan kan, santrifüj edilerek beyaz ve kırmızı kan olarak iki kısma ayrılır. Kırmızı kanda bulunan maddeler trombosit, akyuvar, pıhtılaşma faktörleri ve PGF (Trombosit büyüme faktörü) gibi maddelerdir. Ardından kırmızı kan, özel bir işleme tabi tutulur ve seyrelmiş bölgeye enjekte edilir. Bu işlemin faydası doku yenilenmesi sağlamasıdır.
PRP ile saç tedavisi yaklaşık olarak 30 dk sürer. Uygulama sırasında ise herhangi bir ağrı ve acı gerçekleşmez. Ayrıca PRP işlemi hastalarda herhangi bir iz bırakmamaktadır. Böylece hastalar, gündelik rutinlerine eskisi gibi devam edebilirler.
PRP ile cilt gençleştirme tedavisi nasıl uygulanır?
Cilt yaşlanması gerçekleştikçe elastikiyetini kaybeder. Özellikle hücre yenilenmesinde etkin olan maddeler cilt yaşlandıkça üretimi azalmaya başlar. Ciltteki hasarı en etkili, hızlı ve doğal bir şekilde onarabilmek için PRP yönteminden faydalanılabilir. PRP ile cilt gençleştirme işlemi çoğunlukla yüz, boyun, el ve bacak içleri, kollar ve dekolte gibi bölgeler için uygulanır. Cildin esneklik ve parlaklığını kazanabilmesi için PRP yöntemi ideal yöntemlerden biridir.
PRP ile cilt gençleştirme işlemi kaç seans sürer?
PRP uygulaması 2-4 hafta aralıklar ile 3-4 seans sürmektedir. PRP uygulamasının en avantajlı yönü hastalara herhangi bir yabancı madde, iğne veya ilaç vermeye gerek kalmadan doğal bir gençleşme sağlamasıdır.
PRP tedavisi ile birlikte hastanın ciltteki mat ve kuru görünümü düzelir. Ardından ilk seanslardan itibaren kırışıklarda düzelme, cildin elastikiyet artışı gözlenir. PRP yalnızca yaşlanma belirtilerini hafifletmekle kalmaz aynı zamanda yaşlanma sürecini de yavaşlatarak belirgin bir gençleşme etkisi gösterir. Bu yüzden PRP yöntemi yaşlanma belirtileri gerçekleşmeden yaşlanma sürecini yavaşlatmak isteyen herkesin başvurabileceği bir yöntemdir.
PRP’nin etkisi ne kadar sürer?
PRP işleminden sonra ciltteki parlak ve sağlıklı cilt görünümü bir süre sonra etkisini yitirebilir. Bu nedenle cilt gençleştirici tedaviler ile takviye yapılmalıdır. PRP işlemi 10-12 ayda bir tekrarlandığında gençleşme etkisi neredeyse kalıcı bir hale gelir.

Kleopatra Gençlik Aşısı Nedir?
İsmini dillere destan güzelliğiyle anılan Kleopatra’dan alan Kleopatra Aşısı, günümüzde cilt gençleşme işlemleri için kullanılır. Bu yöntemle vücudun ihtiyaç duyduğu nem, parlaklık ve canlılığa kavuşması sağlanır.
Antik Mısır’ın son Helenistik kraliçesi olan Kleopatra’nın güzelliğiyle etkilediği Roma imparatoru Sezarla yaşadığı aşkın izleri geçmişten günümüze değin ulaşmıştır. Güzelliğiyle Jül Sezar’ın gönlüne taht kuran Kleopatra’nın ismiyle anılan Kleopatra Aşısı içeriğinde zengin maddeler barındırır. Kleopatra aşısı, ciltteki deforme olan bölgeleri iyileştirerek ortadan kaldırır. Ayrıca cilt gençleştirme özelliğiyle cildin nem dengesini sağlar, kırışık ve sarkmaları ortadan kaldırırken, cilde daha genç, canlı ve parlak bir görüntü kazandırır.
İlerleyen yaşlarla beraber cilt esnekliğini ve nemini kaybeder. Bunun sonucunda ise ciltteki kusurlar daha belirgin bir hale gelir. Kırışıklıkların oluşması kadın ve erkek birçok kişinin görünümünü etkileyen ve rahatsız eden bir durumdur. Öte yandan sağlıksız beslenme, stres, depresyon gibi etkenler yaşlanma belirtilerini daha şiddetli bir şekilde arttırabilir. Buna karşın cildin elastikiyetini geri kazanmasını sağlamak ve daha genç bir görünüme ulaşmasını sağlamak geçmişe günümüzde oldukça kolaydır.
Kleopatra aşısı ya da gençlik iksiri yaşlanma etkilerine dur demek isteyen kişilerin tercih edebilecekleri harika bir seçenektir. Kleopatra gençlik aşısı, ciltteki hasarın giderilmesine ve cildin nem bakımından doyurulmasını sağlar. Ayrıca Kleopatra gençlik aşısı, FDA onaylı bir uygulamadır.
Kleopatra Aşısının İçeriğinde Neler Vardır?
Kleopatra gençlik iksiri zengin içeriği sayesinde ciltteki pek çok sorunun iyileştirilmesinde önemli bir rol oynar. Kleopatra aşısının içeriğinde olanlar ise şu şekilde sıralanabilir:
– Hyaluronik asit,
– Vitamin, protein ve peptitler,
– Aminoasitler,
– Zengin bitki özleri,
Kleopatra aşısı, doğru şekilde uygulandığında ciltteki hasarı gidererek cildin gençleşmesini ve eski canlılığına kavuşmasını sağlar.
Kleopatra Aşısının Avantajları Nelerdir?
Kleopatra gençlik aşısı zengin içeriği sayesinde ciltteki ince kırışıklıkların giderilmesinde oldukça etkilidir. İçeriği sayesinde birden fazla cilt sorununu aynı anda çözebilir. Bu yöntemle cildin nem dengesini sağlanır, kolajen üretimi gerçekleşir, cilt canlılık ve parlaklık kazanır. Ayrıca akne oluşumunu engellemede, gözeneklerin kapanmasında, aknelerin iyileştirilmesi ve cilt elastikiyetini sağlamada önemli rol oynamaktadır. Kleopatra aşısının diğer faydaları ise şu şekilde sıralanabilir:
– Kırışıklıkları azaltır,
– Deri sarkmalarını toparlar,
– Cildin nem kazanmasını sağlar,
– Akne izlerinin giderilmesine yardımcı olur,
– Ciltteki hasarları giderir ve şekil bozukluklarının düzenlenmesine yardımcı olur.
Kleopatra Aşısı Nasıl Uygulanır?
Kleopatra gençlik aşısı cildin üst bölgesinde yer alan ince deri üzerine yapılmaktadır. İnce deri üzerine uygulanan yöntemde ufak iğneler kullanılarak gerekli maddeler aşılanır. İşlem sırasında ince derinin alt kısımlarına dokunulmamaya dikkat edilir. Cildin alt kısımlarına yapılan bilinçsiz işlemler deride ödemlere sebep olabileceğinden olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.
İğneleme işlemine geçilmeden önce uygulama yapılan alana anestezik kremler sürülerek bölge uyuşturulur. Bu sayede hastanın acı çekmesine engel olunur. Ardından cildin ihtiyaç duyduğu vitamin, aminoasit, peptit, hyaluronik asit ve bitki özlerinin bulunduğu içerik belirlenen noktalara uygulanır. Yaklaşık 15dk süren işlem sonrasında cilt daha parlak ve canlı hale gelir, nem bakımından doyar ve elastikiyeti artar.
Kleopatra Aşısı Kaç Seans Uygulanır?
Kleopatra aşısında uygulanacak seans sayısı hastanın yaşına, cildin yapısına göre değişkenlik göstermektedir. Ancak işlemden en etkili sonuçları almak için 3 ila 5 arası seans uygulaması önerilmektedir. Kleopatra aşısının etkisi ise 1 yıl boyunca devam eder.
Kleopatra Aşısı Fiyatı Nedir?
Kleopatra aşısının maliyeti seans sayısına göre değişkenlik gösterebilir. Ayrıca uygulama yapılan bölge ve kullanılan miktara göre fiyatlar değişkenlik gösterir. En doğru bilgiyi almak için işlemi yapan dermatoloğun uzman görüşünden yararlanmanızda fayda vardır.
Altın İğne (İğneli Radyo Frekans Tedavisi) Nedir?
Altın İğne bir diğer adıyla İğneli radyofrekans tedavisi ameliyatsız yüz gençleştirme uygulamalarından biridir. Altın iğne radyofrekans tedavisi derinin alt katmanına uygulanan radyofrekans ışıkları yardımıyla yüz gençleştirme, akne tedavisi, gözenek sıkılaştırma gibi işlemleri gerçekleştiren bir yöntemdir. Bu yöntemle cilt yüzeyine zarar verilmeden, cilt alt tabakasında yavaşlamış olan kolajen ve elastin üretimi tetiklenir.
Derinin temel desteğini sağlayan kolajen üretiminin tetiklenmesi ve yeniden sağlanmasıyla lifting etkisi sağlanır ve böylece net bir çene hattı için ciltteki sarkmalar toparlanır. Daha yüzeysel çalışmalarda ise altın iğne tedavisiyle gözeneklerin sıkılaşması, leke tedavisi, cilt tonu eşitlenmesi sağlanabilir. Aynı şekilde radyofrekans uygulamasında parametreler değiştirilerek göz çevresi, dudak üstü gibi ince deriye sahip alanlarda da bu yöntem kullanılabilir.

Altın İğne Tedavisi Nasıl Yapılır?
Altın iğne tedavisi ufak altın iğnelerden oluşan fraksiyonel bir başlık ve radyofrekans kaynağından oluşan bir sistemdir. Altın iğne işlemiyle radyofrekans ünitesinden verilen radyofrekans dalgaları, fraksiyonel başlık ucundaki iğneler yardımıyla derinin alt kısmına iletilir. Altın iğnelerin kullanılmasının sebebi altının iletkenliği yüksek bir madde olmasından kaynaklanır. Radyofrekans dalgaları fraksiyon başlıkta yer alan birçok altın iğneyle ve ayarlanabilen iğne boyuyla istenilen derinliğe ulaşabilir. Radyofrekans dalgaları deri altındaki dokularda ısınmaya sebep olur ve hasarlı kolajen ve elastin dokularının kendini onarılmasını sağlar. Böylece cilt doğal bir şekilde dokularını tekrar yenileme sürecine girer. Böylece sağlıklı, genç ve parlak bir cilde kavuşursunuz.
Altın İğne Tedavisi Hangi Durumlarda Uygulanır?
Altın iğne birçok cilt kusurunu tedavi etmeye yarayan bir cilt yenileme ve gençleştirme yöntemidir. Kullanım alanı oldukça geniş olan altın iğne tedavisinin uygulandığı alanlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir:
– Kilo alıp vermeye bağlı olarak oluşan çatlakların giderilmesinde,
– Yanık ya da yara izlerinin tedavi edilmesinde,
– Kırışık görüntüsü ve yaşlanma belirtilerinin giderilmesinde,
– Akne izlerinin tedavisinde,
– Gözeneklerin sıkılaştırılmasında,
– Göz çevresi ve morlukları tedavisinde,
– Boyun, gıdı ve dekolte bölgelerindeki kırışıklıkların giderilmesinde,
– Vücutta şekil bozuklukları ve sarkmaların söz konusu olduğu bölgelerin düzeltilmesinde altın iğne radyofrekans tedavisi uygulanmaktadır.
Altın İğne Tedavisi Kaç Seans Sürer?
Altın iğne tedavisinde seans sayısı uygulama alanına bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Cilt gençleştirme tedavisinde işlem ayda 1 kez uygulanırken, sivilce ve yara izi gibi tedavilerde 2-3 seans gerekebilir. Altın iğne işlemi PRP ve mezoterapi işlemleri ile beraber kullanıldığında etkinliği daha çok artmaktadır. Seans sayısı ve sıklığını en doğru şekilde belirleyebilmek için doktorunuzun yardımını almanızda fayda vardır. İşlem süresi ise uygulama yapılacak alana göre değişkenlik göstermekle birlikte 30 ila 45 dakika arasında değişmektedir.
Altın İğne Tedavisi Kalıcı Mıdır?
Altın iğne diğer adıyla franksiyonel radyo frekansı uygulaması uzun süre kalıcı bir etkiye sahiptir. Seansların etkisini uzatmak için 6 ayda bir tekrar edebilirsiniz. Uygulama sonrasında kolajen üretimi tetiklendiği için etkisi ve kalıcılığı uzun süre devam eder. Altın iğne tedavisi başarılı sonuçlar verdiği için memnuniyet oranı oldukça yüksektir.
Altın İğne Tedavisi Fiyatları 2023
Altın iğne tedavisi vücuttaki birçok bölge için kullanılabilen işlevsel bir tedavi yöntemidir. Altın iğne tedavisi 2023 fiyatları uygulama yapılacak bölgeye ve dozaja göre değişkenlik göstermektedir. Lygos Klinik’te tam olarak ihtiyacınız olan cilt bölgenize Altın İğne Radyofrekans Tedavisi uygulanır. Böylece daha genç, ferah ve canlı bir cilde kavuşmanız sağlanır.

Soğuk Lipoliz (CoolSculpting) Nedir?
Soğuk lipoliz işlemi yağ dondurma uygulamasının genel ismidir. Bu işlemde yağ hücreleri belirli derecelere kadar soğutulmaktadır. Tedavi sırasında diğer dokulara zarar verilmeden yağ hücrelerinin vücuttan atılması sağlanır. Soğuk lipoliz tedavisi genellikle diyet ve egzersiz programlarından sonuç alamamış kişilerin başvurduğu bir zayıflama yöntemidir. Teknolojik aletlerin yardımı ile deri altındaki yağ hücreleri hedef alınır. Daha sonrasında ise bahsi geçen hücreler eliminasyon noktasına kadar dondurulurlar. Uluslararası sağlık kuruluşları tarafından onaylanmış bir uygulama olan soğuk lipoliz ile kişiler yaklaşık 3 ay içerisinde diledikleri ideal vücut formuna ulaşabilirler. Bölgesel zayıflamak için soğuk lipoliz yöntemine başvuran birçok kişinin memnuniyet oranı oldukça yüksektir.
Soğuk Lipoliz Nasıl Yapılır?
Soğuk Lipoliz, karın, bel, sırt, sutyen altındaki katlar, kollar, dizler, kalça, gıdı ve basendeki bölgesel fazlalıkları kalıcı olarak gideren bir tedavidir. Tedavi, her bir bölge için kullanılan başlığa göre 35 ila 60 dakika sürmektedir. Uygulama öncesinde doktorunuz tedavi edilecek bölgeleri belirlenir ve çizilir. Belirlenen bölgeleri cihazın soğutma etkisinden korumak için özel yağlarla ıslatılmış jel pedler yerleştirilir. Ardından cihaz başlığı bölgeye yerleştirilerek vakumlama işlemi başlatılır. Uygulama sırasında hedeflenen bölgede -8 ila -11 derecelere kadar soğutma işlemi gerçekleştirilir. Soğuğun etkisiyle yağ hücreleri dağılarak parçalanır. Soğuk lipoliz konforlu bir tedavi yöntemi olsa da işlemin 5-10 dakikasında uygulamaya bağlı olarak bir sızı hissedilmesi normaldir. Cilt soğuğa alıştıktan sonra rahatsızlık hissi geçer. Tedaviden sonra ise hasta gündelik hayatına hemen dönebilir.
Soğuk Lipoliz Hangi Durumlarda Uygulanır?
Soğuk lipoliz diyet ya da spor yaptığı halde kilo veremeyen ya da diyet yapmak, kilo vermek için yeterli vakti olmayan kişilerin yaptırabileceği bir işlemdir. Özellikle vücut kitle endeksi normalin üzerinde olan, karın, kollar, yan simitler, basen, sırt gibi bölgesel kiloları olan kişiler ve bu kiloları vermede zorluk çeken kişilerde uygulanmaktadır. Soğuk lipoliz sayesinde bölgesel yağlarınızdan kurtulabilir ve cildinizde 5-10cm incelme görebilirsiniz.
Soğuk Lipolizin Avantajları Nelerdir?
Soğuk vakum yöntemi ile bölgesel yağları azaltma işlemi ile estetik açıdan hoş ve fit bir görünüme sahip olabilirsiniz. Soğuk lipoliz bölgesel kilolarından kurtulmakta zorluk çeken kişiler için oldukça cazip bir yöntemdir. İşlem sonrasında kısa bir süre içinde inceldiğinizi görebilirsiniz. Soğuk lipolizin diğer faydaları ise şu şekilde sıralanabilir:
– Soğuk lipoliz işlemi cerrahi bir operasyon gerektirmez,
– Soğuk ısıya maruz kalan yağ hücreleri ölerek doğal lenfatik sistemiyle dışarı atılır,
– İşlem sırasında kas ve sinir dokuları zarar görmez,
– Soğuk lipoliz ile bacaklardaki selülitler azaltılır,
– İşlem sonrasında sıkı, fit ve pürüzsüz bir cilt elde edilir,
– Kalıcı bir etkiye sahiptir,
– Bölgesel zayıflama bakımından oldukça güvenilir bir yöntemdir.
Soğuk Lipoliz İşlemi Ne Kadar Sürer?
Soğuk lipoliz işlemi belli bir bölgeye yaklaşık olarak 45 dakika ila 1 saat arasında uygulanmaktadır. İşlemde kullanılan cihazlarla bölgesel olarak biriken yağlar aşamalı bir şekilde soğutularak parçalanır. İşlem sırasında yağ hücreleri parçalanırken deri sarkmalarının da önüne geçilir.
Soğuk Lipoliz Kimlere Yapılabilir?
Soğuk lipoliz yöntemi ile bozulan yağ hücreleri kolaylıkla vücuttan atılır. Ancak vücutta gerçekleşen ani değişiklikleri kaldıramayacak kişilere işlem yapılmamalıdır. Hamileler, yakınlarda kalp krizi geçiren kişiler, kalbinde pil takılı olan kişiler, 18 yaşından küçük olanlar, şeker hastaları ve kan dolaşımında bozukluk olan kişilerde soğuk lipoliz işlemi uygulanmamaktadır.
Soğuk Lipoliz İşlemi Kalıcı Mıdır?
Soğuk lipoliz işlemi etkisini kısa sürede gösteren bir uygulamadır. Tedavi etkisini 2 hafta içerisinde göstermeye başlar. Gözle görülür sonuçlar ise 2 ay içerisinde ortaya çıkar. Tedavinin üçüncü ayının sonunda ise tedaviden en çok verim alınan zamanlardır. Söz konusu ölü yağ hücrelerinin tamamen yok edilip ortadan kaldırılması 4-6 ay devam etmektedir. Dondurulan yağ hücreleri zamanla vücuttan atıldığı için sonuçların kalıcı olduğu gözlenmektedir.
Soğuk Lipolizle Zayıflayabilir Miyim?
Soğuk lipoliz işleminin kilo vermeyi sağlayıp sağlamadığı merak konusudur. Soğuk lipoliz yöntemi ile vücuttaki yağlar parçalanır ve vücuttan atılması sağlanır. İşlem sırasında öncelikle belirlenen bölge ısıtılır daha sonra hızlı bir şekilde bölgeye -10 dereceye kadar soğuk ısı verilir. Bu şekilde cihaz 1 saat boyunca ciltte bekletilir. Daha sonrasında ise yağ hücreleri parçalanarak vücuttan uzaklaştırılır.
Soğuk lipoliz, bölgesel incelme yöntemleri bakımından iyi bir yöntem olarak bilinmektedir. Bu bakımdan kilo vermeyi sağlayan bir tedavidir.
Soğuk Lipolizle Kaç Seans Sürer?
Soğuk lipoliz işleminin kaç seans uygulanacağı estetik merkezlerindeki estetik uzmanları tarafından belirlenmektedir. İlk seanstan itibaren yağ hücrelerine etki ederek bölgesel zayıflamayı hedefleyen işlemle 6 ila 12 hafta arasında 2-3 beden incelme sağlamak mümkündür.
Soğuk Lipolizin Yan Etkileri Nelerdir?
Birçok medikal estetik işleminde olduğu gibi soğuk lipoliz işleminde de bazı riskler ve yan etkiler bulunur. Olası yan etkiler veya riskler işlemin alanında deneyimli ve uzman bir estetisyen tarafından yapılmaması sebebiyle ortaya çıkabilir. Soğuk lipoliz sırasındaki olası yan etkiler şu şekilde sıralanabilir:
– Uyuşukluk hissi,
– Cilt bölgesinde hassasiyet,
– Uygulamadan sonra meydana gelen şişlik,
– İşlem bölgesinde oluşan kızarıklıklar gibi etkiler soğuk lipolizin yan etkileri arasındadır. Ancak bu yan etkiler işlemden kısa bir süre sonra etkisini kaybeder.
Soğuk Lipoliz Fiyatları 2023
Soğuk lipoliz fiyatlarının belirlenebilmesi için öncelikle doktorunuzla ön görüşme yapmanız gerekmektedir. Ön görüşme sırasında hastanın tedaviye uygunluğunu ölçen belli tetkikler ve incelemeler yapılır. Daha sonrasında vücut formunuza uygun bir prosedür belirlenir. Kişisel durumunuza göre belli bir prosedür çıkarıldıktan sonra uygulama yapılacak alana ve miktara göre fiyat belirlenir.
Akustik Dalga Terapisi (ADT) Nedir?
Ameliyatsız estetik yöntemlerinden biri olan Akustuk Dalga Terapisi, vücuttaki selülit, cilt sarkmaları ve bölgesel yağlanmalar gibi sorunları gidermek için akustik ses dalgalarının kullanıldığı bir terapi yöntemidir. Vücuttaki bel çevresi, göbek, basen ve kollardaki sarkmalar, selülit gibi sorunlar kimi zaman ideal bir diyet ve egzersiz ile giderilemez. Öte yandan yoğun bir iş veya sosyal hayata sahip kişiler spor veya egzersizlerini takip etmede zorlanabilirler. Bölgesel yağlanma, selülit ve sarkma problemlerini kısa sürede çözmek ve güzel bir vücuda kavuşmak içinse günümüz teknolojisinden yararlanılabilir.
Akustik Dalga Terapisi özel bir cihaz tarafından üretilen akustik ses dalgaları ile yapılır. Akustik ses dalgaları ile cilt, cilt altı yağ dokusu, dolaşım sistemi, kaslar, bağ dokusu ve metabolizmayı düzenleyen doku aktive edilir. Ses dalgaları ile uyarılan bölgelerde ciltteki sarkmalar düzeltilir, selülit tedavisi ve bölgesel incelme yapılabilir. Akustik Dalga Terapisinin güvenilir ve etkili bir işlem olduğu klinik testlerle onaylanmıştır.

Akustik Dalga Terapisi Nasıl Uygulanır?
Akustik Dalga Terapisi ile titreşim dalgaları esasına dayanarak hareket eder. Akustik dalga terapisinde kullanılan cihazla derideki doku katmanlarına ulaşabilir. Titreşim esasına dayanan şok sayesinde direkt olarak dirençli yağ dokusunda parçalanmalar sağlayabilir. Akustik dalga terapisi bağ dokusu ve yağların oluştuğu çıkıntılar üzerine şok dalgaları oluşturularak deri serbest bırakılır ve daha düzgün bir cilt görünümü elde edilir.
Bu tedavi yöntemi çoğunlukla kadınlar tarafından tercih edilir. Özellikle selülitin olma olasılığı veya selülitin gözle görülür etkilerini ortadan kaldırması amacıyla tercih edilmektedir.
Akustik Dalga Terapisi Ne Kadar Sürede Tamamlanır?
İşlemin uygulama süresi her bir bölge için 30 dakikadır. Uygulama sıklığı ise haftada 2 veya 3 olarak önerilmektedir.
Akustik Dalga Terapisinin Faydaları Nelerdir?
Akustik Dalga Terapisi özellikle kadınların selülit ve bölgesel yağların giderilmesi için kullanılan bir tedavi yöntemidir. Tedavinin cilt için diğer faydaları şu şekilde sıralanabilir:
– Akustik dalgalar ile bağ dokusu ve yağların oluşturduğu çıkıntılar şok dalgaları oluşturarak derinin daha düzgün görünmesine yardım eder,
– ADT ile kolajen ve elastin lifleri desteklendiği için uygulama sonrasında ciltte belirgin bir sıkılaşma meydana gelir,
– Bu terapi yöntemi ile akustik dalgalar lenf damarlarındaki düz kasları uyarır, lenfatik drenajı arttırmaktadır. Böylece serbest kalan yağ damlacıkları ve ödem dokudan uzaklaştırılır,
– Şok dalgalar sayesinde vücuttaki enerji noktaları ve sempatik sistem uyarılarak metabolizma hızı maksimum düzeye çıkarılır. Bu sayede diyet yaptığı halde metabolizmasının yavaş olması sebebiyle kilo vermenin yavaşlaması sorunu bu tedavi yöntemiyle ortadan kalkmaktadır.
Akustik Dalga Terapisinin Kullanım Alanları Nelerdir?
ADT işlemi özellikle karın, sırt, kollar, basen ve gıdı bölgesinde kullanılmaktadır. Akustik dalga terapisinin kullanım alanları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
– Selülit tedavisi,
– Bölgesel sıkılaştırma ve toparlama sağlamada,
– Bölgesel incelme sağlamak için,
– Liposuction sonrası bölgede oluşan görünümü düzeltmede,
– Gıdı ve kol sarkmalarını gidermede,
– Cildi sıkılaştırma amacıyla kullanılmaktadır.
Akustik Dalga Terapisi Kaç Seansta Etki Eder?
Akustik Dalga Terapisi uygulama bölgesine ve tedavi ihtiyacına göre değişkenlik gösterebilir. Ancak yağ dokusunun küçülmesi için en az 8 seans ADT işlemi uygulanmalıdır.

Aquafiling (Ameliyatsız Meme & Kalça Büyütme)
Aquafilling, ameliyatsız bir şekilde yapılan bir tür vücut dolgusudur. Günümüzde meme büyütme işlemi uzun süre kalıcı olabilmesi için silikon ameliyatla yapılan silikon işlemleriyle gerçekleştirilmektedir. Aynı şekilde kalça şekillendirme işlemleri için BBL gibi ameliyatlı işlemlere başvurulur. Ancak bu işlemlerin bıçak altında gerçekleşmesi, ameliyatlı ve pahalı bir işlem olması birçok kişiyi korkutmaktadır. Aquafiling işlemi ise ameliyata gerek duyulmaksızın daha büyük, dik göğüslere ve daha dolgun ve yuvarlak hatlı kalçalara sahip olmanızı sağlar. Meme ve kalça büyütme işlemleri haricinde vücuttaki asimetriyi gidermede ve bacaklardaki çarpıklık ve görüntü bozukluğunu gidermede de etkili bir yöntemdir.
Aquafiling Nasıl Uygulanır?
Ameliyatsız bir işlem olan Aquafiling, dolgu işlemlerinde olduğu gibi enjektör yardımıyla göğüslere uygulanır. İşlem başlamadan önce işlemin yapılacağı bölge lokal anestezi ile duyarsızlaştırılır. Böylece hastanın acı veya ağrı duyması engellenir. Hasta göğüslerinin ne kadar büyümesini istiyorsa doktor ona göre uygun dozda aquafiling enjekte eder. Bu hassas ayar sadece tecrübeli doktorlar tarafından ayarlanacağı için doktor seçimi oldukça önemlidir.
Ameliyatsız meme ve kalça büyütme işlemi 25-30 dakika gibi kısa bir sürede sona erer. Hastaya herhangi bir narkoz etkisi verilmeden, uyanık bir şekilde işlem gerçekleştirilebilir. İşlem sırasında herhangi bir kesi atılmadığı için iyileşme süresi kısadır. Hasta aynı gün içerisinde gündelik hayatına geri dönebilir.
Aquafiling Kimlere Uygulanabilir?
Aquafiling ile ameliyatsız meme büyütme işlemi, özellikle küçük memelere sahip olan kadınların başvurabileceği bir işlemdir. Göğüslerinde herhangi bir sarkma olmayıp daha büyük memelere sahip olan kadınlar bu işlem için uygundur. Ancak memelerinde sarkma olan kadınlar için aquafiling işlemi uygun değildir. Çünkü meme sarkmasının tek çözümü ameliyat ile müdahaledir. Sarkık göğüslere aquafiling uygulaması yapıldığından sarkıklık giderilemeyeceği için estetik anlamda istenilen sonuçlara ulaşılmaz. Bu yüzden hastaların ameliyatlı göğüs toparlama işlemine başvurması önerilir.
Aquafiling Kalıcı Mıdır?
Aquafiling uygulamasının kalıcılığı diğer vücut dolgusu işlemlerine oranla çok daha uzun sürer. Meme ve kalça büyütme işlemleri için özel olarak geliştirilmiş olan aquafiling içeriği yaptırıldıktan sonra vücut tarafından yavaşça emilir. Dolgunun ömrü kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama 5 senedir. Bunun sebebi her bünyenin yabancı maddelere karşı farklı tepkiler vermesidir. Alerjik ve hassas bir bünyeye sahipseniz dolgu kalıcılığı daha kısa olurken, vücudu dirençli olan kişiler dolguya karşı daha az tepki verirler. Böylece işlemin kalıcılığı 4 ila 8 yıl arasında değişkenlik göstermektedir.
Aquafiling Uygulamasının Süt Bezlerine Zararı Var Mıdır?
Aquafiling meme ve kalça için özel olarak geliştirilmiş bir dolgu türüdür. İçeriği tamamen güvenilir, vücutla uyumlu su bazlı bir jelden oluşur. Aquafiling dolgusunun süt bezleri ve kanallarına herhangi bir etkisi olmadığı için emzirmeye kesinlikle zarar vermez. Ayrıca bu işlem künt uçlu kanüllerle yapıldığı için ameliyatlı işlemlere oranla oldukça risksizdir. Bu nedenle cerrahi meme büyütme işlemlerinde olduğu gibi travma, enfeksiyon, narkoz alerjisi gibi komplikasyonlar oluşmaz.
Aquafiling Sarkmaya Sebep Olur Mu?
Aquafiling uygulaması işlem yapıldıktan sonra ileri ki yıllarda memelerde sarkmaya sebep olmaz. Dolgu zamanla tamamen emildikten sonra göğüsler eski haline geri dönecektir. Dolgu etkisini kaybettikten sonra hastaların işlemi tekrar etmelerinde herhangi bir sakınca yoktur.
Aquafiling Ameliyatsız Meme Büyütme Fiyatları 2023
Aquafiling uygulaması ile ameliyatsız meme büyütme fiyatlarını belirleyen şeylerden biri kullanılacak dolgu miktarıdır. Hastanın istediği büyüklük, göğüste asitmetri olup olmadığı gibi faktörler işlem fiyatını etkiler. Aquafiling işlemi fiyatları uygulanacak dolgu miktarına bağlı olduğundan doktorun yapacağı muayeneden sonra net ücret bilgisi ortaya çıkacaktır. Bu yüzden dolgu ücretleri kişiden kişiye farklılık gösterir.

Scarlet (Mikroiğneli Radyofrekans) Ameliyatsız Yüz Germe Nedir?
Scarlet yani mikro iğneli RF teknolojisi, altın iğneli fraksiyonel RF teknolojisinin ileri bir formunu temsil eder. Scarlet teknolojisi ile ameliyatsız bir şekilde cilt yüzeyinde maksimum germe gerçekleştirilebilir. Scarlet teknolojisi fraksiyonel iğnelere sahip başlıklı cihazlarla gerçekleştirilir. Bu cihazlar, cildin 3.5mm altına girer ve içinde 25 adet tamamı altın uçlu fraksiyonel iğne bulunur. İğnelerin her bir ucunda RF gönderilmesinin yanı sıra tüm uçlar arasında da RF enerjisi düzenli bir şekilde dağılmaktadır.
Scarlet ile yüz germe işlemi, ciltte maksimum germe sağlayarak yüzün gençleştirilmesi amaçlanmaktadır. Ultrason cihazlarla germe işleminin ardından cildin üst dermis yapısı da gerilir ve ciltte gerçek bir gençleşme etkisi sağlanır.

Scarlet Yüz Germe Nasıl Uygulanır?
Scarlet ile yüz germe işlemi ameliyatsız bir şekilde yüzün gerilmesini sağlayan bir uygulamadır. Uygulamada kullanılan medikal cihazlar ve özel tasarlanmış mikro iğneler sayesinde yüz bölgesine yüksek frekanslı elektrik işlemi uygulanır. İşlemin sonunda cilt altında yer alan kolajen ve elastin lifler uyarılarak yeniden lif üretimi sağlanır. Bunun sonucunda cilt kendini yeniler ve gençleşir.
Son yıllarda oldukça popüler bir uygulama olan Scarlet yüz germe yöntemiyle mikro iğnelerle cilt altına ısı verilir. Diğer adı mikro iğneli radyofrekans işlemi olan bu yöntemde temel amaç yaşlanma kaynaklı üretimi azalan kolajen miktarının arttırılmasını sağlamaktır. Bu amaçla deri altındaki kolajen liflerine kontrollü olarak hasar verilir. İşlem sonrasında uyarılan liflerin artmış olur. Bu ise ciltte belirgin düzeyde bir gerginlik meydana getirir.
Scarlet yüz germe işlemi öncesinde bölgeye anestezik kremler sürülerek işlem sırasında oluşabilecek ağrıların yaşanması önlenir. Uygulama sonrasında hafif cilt kızarıklıkları görülse dahi kısa süre içerisinde kendiliğinden kaybolur. Yüz germe işlemi kısa süreli bir işlem olup hastalar işlemin ardından günlük yaşamına devam edebilirler. Germe işlemi sonrasında ise cildin sürekli nemli tutulması ve güneşten korunması tavsiye edilir. Bunun dışında ise herhangi bir ekstra bakım yapılmasına gerek yoktur.
Scarlet Yüz Germe Hangi Bölgelerde Uygulanır?
Scarlet yüz germe işlemi yüzün farklı noktalarında istenmeyen görüntülerin giderilmesi için uygulanmaktadır. Bu bölgelerden bazıları ve Scarlet yüz germenin kullanım amacı aşağıdaki gibi sıralanabilir:
– Boyun, yüz ve gıdı bölgesindeki sarkmalar giderilir,
– Ciltte elastikiyet sağlanmış olur,
– Sivilce ve yara izleri yok edilir,
– Göz altı morlukları iyileştirilir,
– Göz kapağı düşüklüğünün giderilmesi amacına yönelik olarak uygulamalar yapılmaktadır.
Scarlet Yüz Germe İşlemi Ne Kadar Sürer?
Scarlet ile yüz germe işlemi uygulanacak bölgeye göre farklılıklar göstermekle birlikte yaklaşık 35- 45 dakika sürmektedir. Her bir seans birer aylık aralıklarla toplam 3 aylık süre sonundan uygulanmaktadır. İlk uygulamanın ardından işlemin ciltteki etkisi 1 yıl boyunca devam eder.
Scarlet Yüz Germe İşlemini Kimler Yaptırabilir?
Scarlet yüz germe işlemi 18 yaşını geçmiş kadın ya da erkek herkese uygulanabilen bir yöntemdir. İşlemde ispatlanmış bir risk olmamasına rağmen hamile kadınlara genellikle önerilmemektedir. Ek olarak “aktif” olarak sedef, egzama veya uçuk gibi sorunları olan kişilere uygulama yapılması önerilmez.
Scarlet Yüz Germe Sonrası Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Scarlet yüz germe işlemi sonrasında günlük rutininize kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Uygulama sonrasında hastalara günlük kullandıkları cilt nemlendiricilere devam etmeleri önerilir. Ayrıca güneş ışınlarından uzak durulması tavsiye edilmektedir.
Scarlet Yüz Germe Fiyatları 2023
Ülkemizde plastik cerrahi ve medikal estetik alanında çalışmaların artmasıyla birlikte hastaların Scarlet Yüz Germe işlemi gibi işlemlere olan ilgisi artmış ve fiyatlar daha makul seviyelere çekilmiştir. Hastadan hastaya göre işlemler değişebilmekle birlikte, bir hastaya duruma göre birden fazla işlem yapılabilmektedir. Bu ise fiyatlara yansır. Scarlet Yüz Germe ile ilgili daha fazla bilgi almak için Lygos Kliniğimizdeki alanında uzman danışmanlarımızı telefon veya Whatsapp aracılığıyla ulaşabilirsiniz.